İnsan Hz. Allah’ın en sevdiği sanatıdır!
Birçok ayet ve hadislerde Allah’ın yarattığı en mükerrem, en şerefli, en değerli sanat eserinin insan olduğu vurgulanmıştır.- Risale-i Nur’dan özetlersek; “kâinatın sahib ve mutasarrıfı elbette bilerek yapıyor (herşeyi ilmi prensipler çerçevesinde yaratıyor, ibda ve inşa ediyor) ve hikmetle tasarruf ediyor (neyi nereye nasıl koyacağını hikmetiyle öngördüğü amaç doğrultusunda düzenliyor) ve her tarafı görerek tedvir ediyor (eşyanın arasındaki irtibatı zedeleyen bir noktayı bile unutmuyor, göz ardı etmiyor) ve her şeyi bilerek, görerek terbiye ediyor(ortaya koyduğu nizam ve intizamın lisan-ı haliyle yarattığı her şeyi gördüğü ve bildiğini seslendiriyor) ve her şeyde görünen hikmetleri, gayeleri, faydaları irade ederek tedvir ediyor (Bilimsel verilerin, fen bilimlerinin şehadetiyle varlığı tescil edilen sanatlardaki hikmet, gaye ve faydaları göz önünde bulunduran bir yaratmanın söz konusu olduğunu ilan ediyor).
Madem yapan bilir; elbette bilen konuşur. Madem konuşacak, elbette zişuur ve zifikir ve konuşmasını bilenlerle konuşacak. Madem zifikirle konuşacak, elbette zişuurun içinde en cemiyetli ve şuuru küllî olan insan nevi ile konuşacaktır.
Madem insan nevi ile konuşacak, elbette insanlar içinde
kabil-i hitab ve mükemmel insan olanlarla konuşacak.
Madem en mükemmel ve istidadı en yüksek ve ahlâkı ulvî ve nev'-i beşere mukteda olacak olanlarla konuşacaktır; elbette dost ve düşmanın ittifakıyla, en yüksek istidadda ve en âlî ahlâkta ve nev'-i beşerin humsu (insanların beşte biri) ona iktida etmiş ve nısf-ı
Arz (yüz- ölçüm bakımından yeryüzünün yarısı) onun hükm-ü manevîsi altına girmiş ve istikbal onun getirdiği nurun ziyasıyla bin üçyüz sene ışıklanmışve beşerin nuranî kısmı ve ehl-i imanı, mütemadiyen günde beş defa onunla tecdid-i biat edip, ona dua-yı rahmet ve saadet edip, ona medh ve muhabbet etmiş olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm ile konuşacak ve konuşmuş ve Resul yapacak ve yapmış ve sair nev'-i beşere rehber yapacak ve yapmıştır.” (Mektubat, 89- 90)
Buradaki delillerden de anlaşılacağı üzere Hz. Allah’ın hitabına layık bir istidat ve kabiliyetle donatılmış olan insanlar kendi aralarında farklı ilmi, samimiyet ve ihlas derecelerine sahiptir. Bu derecelerin rütbelerin ortaya çıkarılması içinde imtihan zorunludur.
Bu imtihanın adil bir şekilde cereyan etmesi için insanlara özgür iradenin verilmesi şarttır. Sonuç olarak, Hz. Allah’ın insana verdiği irade nefretinden değil, imtihanın adaletle cereyan etmesini sağlamaktır.