Milletler Cemiyeti (Cemiyet-i Akvam), Birinci Cihan Harbi’nin sonunda galip gelen devletler tarafından kurulmuş olan uluslararası bir teşkilattır. Amacı, savaş öncesinde ve savaş sırasında bozulan dünya düzeninin yeniden tesis ettirilmesi ve devamlılığının sağlanmasıdır. Diğer yandan Milletler Cemiyeti’nin kuruluşu, gelişimi, Türkiye’nin cemiyete girişi ve sonraki dönemler, Birleşmiş Milletler’in kurulmasına kadar olan süreçteki faaliyetler bir bütün olarak değerlendirilmelidir. [caption id="attachment_9808" align="alignnone" width="300"]11 Kasım 1918’de Rethondes Ateşkesi ile Almanya 1. Dünya Savaşı’ndan çekilmiş ve böylece savaş ittifak devletlerinin yenilgisi ile sona ermiş oluyordu. 18 Ocak 1919 tarihinde toplanan Paris Barış Konferans’ında ise İngiltere, savaşla ele geçirdiği sömürgeleri kendi topraklarına katılmak istemiştir.[/caption] ABD Başkanı Wilson’a göre, böyle toprakların Milletler Cemiyeti adına manda sistemiyle yönetilmesi uygun bulunmuştur. Zira Wilson’a göre, eğer toprak alma hakkı gündeme gelirse genel anlamda barışı sağlama amacından olan Milletler Cemiyeti dünyaya güven veremeyecekti. Bu nedenle de Wilson, manda sistemi yerine, topraklara galip devletler tarafından el koyulmasına çıkmıştır. Ne var ki, bu fikirler İngiltere tarafından uygulanabilir değildi. Çünkü İngiltere’nin Paris Barış Konferası’nda bulunma amacı kendi ülkesinin milli menfaatlerine göre ve gelecekteki güvenliğine ilişkin çözümlere ulaşmaktır. Bu da manda düzenini kendi yararlarına göre kullanmakla mümkündü. Paris Barış Konferansı’nda savaşın galip devletleri (itilaf devletleri) ile mağlup devletleri olan Almanya ile Versailles, Avusturya ile Saint Germain, Bulgarisan ile Nöyyi ve Macaristan ile de Trianon Antlaşmaları imzalanmıştır. Osmanlı Devleti ile de antlaşma imzalamak istemişler; ancak galip devletlerin çıkar çatışmaları nedeniyle bu antlaşmanın imzalanması ileri bir tarihe bırakılmıştır. Milletler Cemiyeti, I. Dünya Savaşı sonrasında uluslararası barışın korunması, uluslararası işbirliğinin sağlanması ve Versailles Antlaşması ile ortaya çıkan dengenin daimi olmasını sağlamak gayesiyle galip devletler tarafından oluşturulmuş uluslararası bir organizasyondur.
Türkiye’nin Üyeliği Öncesinde Milletler Cemiyeti
Cumhuriyet Dönemi’nde Türkiye, Milletler Cemiyeti’nin icraatlarını yakından izlemiştir. Milletler Cemiyeti de muhtelif zamanlarda Türkiye’yi toplantılarına davet etmiştir. Öte yandan, 1924 yılında İngiltere’nin liderinin mülteciler konusunda Yunanistan’a borç para yollayacağına dair haberler de TC Dış İşleri Bakanlığı tarafında Başbakanlığa iletilmiştir. Lozan BarışAntlaşması’nın (1923) imzalanmasının ardından Türk dış politikasının en önemli konusunu Musul Meselesi oluşturmuştur. 1924 tarihli İstanbul (Haliç) Konferansı’nda İngilizler yüzünden Musul Meselesi çıkmaza girmiştir. Zira Lozan Antlaşması’nın ilgili maddesine göre, Musul Meselesi Türkiye ve İngiltere arasında antlaşamadan sonraki 9 aylık süre içerisinde görüşülecek, anlaşma sağlanamazsa konu Milletler Cemiyeti’ne götürülecektir. İngilizler, Musul’u Türkiye’ye vermemek adına Hakkari üzerinde dahi hak iddia etmişlerdi. Bu yüzden İstanbul Konferansı’ndan sonuç alınamamış ve konu Milletler Cemiyeti’nde götürülmüştür. Bundan sonra Irak (Musul) sınırının kesin olarak belirlenmesi için Milletler Cemiyeti’nde yapılacak olan görüşmelere temsilci olarak TBMM Başkanı Fethi Bey’in gönderilmesine 1 Eylül 1924 tarihli, 849 numaralı kararname ile karar verilmiştir. Bu kararın alınmasın Ali Fethi Bey’in, Türkiye’yi daha önceden İstanbul (Haliç) Konferansı’nda ve Cenevre’de temsil etmesi etkili olmuştur. Lozan Antlaşması’nda sınır olarak belirtilen 9 aylık süre, İngilizlerin İstanbul Konferansı’ndaki muhalefetiyle sonuçsuz kalmıştı. Türkiye artık haklarını cemiyetin üyesi olmadığı halde, Milletler Cemiyeti’nde aramak mecburiyetinde bırakılmıştı. 1925 yılında, Musul Sorunu hakkında Milletler Cemiyeti’nde Türkiye – Irak sınırı konusunda yapılan toplantıya Türkiye’yi temsilen Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras Bey’in başkanlığındaki Türk heyeti gönderilmiştir. Milletler Cemiyeti 16 Aralık 1925 tarihinde aldığı bir kararla, Musul bölgesinin Irak sınırlarına dahil olduğunu açıklamıştır. Sorunun kesin olarak çözülmesi ise, Türkiye ile İngiltere arasında yapılan 5 Haziran 1926 tarihli Ankara Antlaşması ile Türkiye’nin aleyhine sonuçlandırılmıştır.