Allah, insanlara sayısız nimetler bahşetmiş olmasına rağmen, birçok fert bu nimetlerin kıymetini idrak edemiyor. Nimetlerin farkına varmak ve onları layıkıyla değerlendirmek için manevi bir bakış açısı geliştirmek gerekiyor. Günlük hayatın meşgalesi ve dünya zevklerine dalmak, insanların bu nimetleri görmesini engelliyor.
NİMETLERİN DEĞERİNİ ANLAMAK
Birçok insan, nimetlerin kıymetini ancak onları kaybettiğinde fark eder. Mesela devâsız bir hastalığa tutulan birine, bütün servetini vermesi karşılığında şifa bulacağı söylense, hiç tereddüt etmeden her şeyini verir. Yine, dünyaya karşı büyük bir hırsı olan birine, iki gözünü alıp dünyayı vereceklerini söyleseler, bu teklifi hemen reddeder. Bu örnekler, sağlık ve görme gibi paha biçilmez nimetlerin genellikle fark edilmediğini göstermektedir.
"KULLARIMDAN
ŞÜKREDENLER PEK AZDIR"
Kur’an-ı Kerim’de Sebe Suresi 13. ayet şöyle buyurur: "Kullarımdan şükredenler pek azdır." Bu ayet, insanın gaflet içinde olduğunu ve Allah’ın nimetlerine karşı şükretmekte eksik kaldığını açıkça ifade etmektedir. Nimetlerin şükrünü eda etmek, yalnızca dil ile değil, o nimetleri yerli yerinde kullanarak da mümkün olur.
NİMETLERİN İMTİHANI DAHA ZOR
İmtihanlar, yalnızca mahrumiyetlerle sınırlı değildir. Nimetlerin bolluğu da ayrı bir imtihandır. Bolluk, kişinin nefsini daha da azdırabilir ve şükürden uzaklaştırabilir. Bu sebeple nimetlerin imtihanı, mahrumiyetlerin imtihanından daha zor olabilir. Gençlik dönemi ise bu imtihanların en çetin olduğu zaman dilimlerinden biridir. Nefsânî arzuların yoğun olduğu bu çağda, hakkı ve hayrı tercih etmek, Allah katında büyük bir kıymet taşır.