1917’de Arap isyancılarının düzenlediği bir sabotaj sonucu patlatıldıktan sonra bulunduğu yerden kıpırdamadan kalan bu trenin acı dolu hikayesine gelin birlikte ışık tutalım.
20. yüzyılın başlarında Osmanlı'nın Hicaz Demir Yolu projesi hem askeri hem de ticari açıdan büyük bir stratejik öneme sahipti.
Sultan II. Abdülhamid tarafından başlatılan bu proje, İstanbul’dan başlayıp Şam’a, oradan da Mekke ve Medine’ye kadar uzanıyordu.
Ama bu demir yolunun büyüklüğü, emperyalist İngiltere’yi bir hayli rahatsız etmişti. İngiltere, Osmanlı’nın bu bölgedeki egemenliğini tehdit olarak görüp, Arap aşiretlerini kışkırtarak bölgenin karışmasına neden oldu.
com/id-66e428b6112d1b30f62bc327/rev-0/w-600/h-382/f-jpg/s-e6905b9eed02cd15327ee864486e5ea257cbd7c0.jpg" />
Arap isyanı ve özellikle de ünlü casus Lawrence’ın bu olaylardaki rolü, Hicaz Demir Yolu’nun kaderini belirledi.
1917 yılında, Arap isyancılarının düzenlediği bir saldırıda, bu demir yolunda hareket eden bir tren patlatıldı.
Bir anda havaya uçan bu tren, çölde yan yatarak durmuştu. O günden beri, Osmanlı askerlerinin son izlerini taşıyan bu tren, Suudi Arabistan’ın gurur kaynağı haline geldi.
Bugün bu tren Suudi Arabistan tarafından Osmanlı'ya karşı alınan zaferin sembolü olarak sergileniyor.
Bölgedeki bu olay, tarih boyunca birçok filme ve hikayeye ilham kaynağı oldu. Sultan Abdülhamid’in büyük vizyonuyla başlayan bu demir yolu projesi, belki de kendi yolculuğunu tamamlayamamış olabilir, ancak hala tarihin tozlu sayfalarında önemli bir yer tutuyor.